
Gece yarısı.
Son otobüs.
Biletçi kesti bileti.
Beni ne bir kara haber bekliyor evde,
Ne rakı ziyafeti.
Yürüyorum ayrılığa korkusuz ve kedersiz
İyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telaşsız,rahat seyredebiliyorum artık.
Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği,
Elimi sıkarken sapladığı bıçak.
Nafile,artık kışkırtamıyor beni düşman.
Geçtim putların ormanından baltalayarak
Ne de kolay yıkılıyorlardı.
Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri
Çoğu katıksız çıktı çok şükür.
Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı
Ne böylesine hür.
İyice yaklaştı bana büyük karanlık
Dünyayı telaşsız,rahat seyredebiliyorum artık
Bakınıyorum başımı kaldırıp işten
Karşıma çıkıveriyor geçmişten
Bir söz
Bir konu
Bir el işareti
Söz dostça
Koku güzel
El eden sevgilim.
Kederlendirmiyor beni artık hatıraların daveti.
Hatıralardan şikayetçi değilim.
Hiç bir şeyden şikayetim yok zaten,
Yüreğimin durup dinlenmeden
Kocaman bir diş gibi ağrımasından bile.
İyice yaklaştı bana büyük karanlık
Artık ne kibri nazırın ne katibin şakşağı
Tas tas ışık dökünüyorum başımdan aşağı
Güneşe bakabiliyorum gözüm kamaşmadan
Ve belki,ne yazık
Hatta en güzel yalan
Beni kandıramıyor artık.
Artık söz sarhoş edemiyor beni
Ne başkasınınki,ne de kendiminki
İşte böyle gülüm
İyice yaklaştı bana ölüm.
Dünya,her zamankinden güzel dünya
Dünya,iç çamaşırlarım,elbiselerimdi
Başladım soyunmaya.
Bir tren penceresiydim,
Bir istasyonum şimdi.
Evin içerisiydim
Şimdi kapısıyım kilitsiz.
Bir kat daha seviyorum konukları
Ve sıcak her zamankinden sarı,
Kar her zamankinden temiz...
NAZIM HİKMET
foto : Henri Cartier Bresson
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder